Elektronik böcek cihazı ile gizli olarak ortamdaki ses dinlenebilir ve kayıt edilebilir.

Ortamdaki sesin dinlenebilmesini sağlayan birçok böcek çeşidi bulunmaktadır. Bu böcek ve yöntemlere her geçen gün bir yenisi daha eklense de bazı eski yöntemler hala geçerliliğini korumaya devam etmektedir.

Gelişmiş teknolojik imkanlar ile oda içerisine nüfuz etmeden, dışarıdan oda içindeki sesi dinlemenin ve kaydetmenin de birçok yöntemi bulunmaktadır.

Bu yöntemlerden en eski ve en bilindik olanı lazer ile dinleme yöntemidir.

Bu yöntem “Lazer mikrafon” olarak da bilinir.

Dinleme işlemi devamlı olarak yapılacak ise, risk faktörü olarak ; fark edilme ve maliyet de artarak devam edecek iki önemli değişkendir, tamda bu noktada lazer ile dinleme yöntemi günümüzde hala geçerliliğini koruyan oldukça etkili ve maliyet uygun dinleme yöntemlerinden biridir.

Lazer ışınının en büyük özelliği : yön verilebilmesi ve dağılmaz olmasıdır.

Lazerin en dikkat çekici özelliği ise yönlendirilmesidir, bu özelliği ile hedeften geri yansıyacak şekilde yönlendirme işlemi kolayca yapılır.

Lazer ışınının frekansa göre dağılım aralığı bir milyonda biri civarındadır. Bundan dolayı lazer dalgası üzerine çok sayıda dalga istenilen frekanslarda bindirilerek iyi bir taşıyıcı dalga işlevi görür.

Lazer ile dinleme yönteminde hedef odanın içerisinde bulunan pencere, cam, ayna gibi ses titreşimini üzerinde tutan yüzeylerden bu titreşimin geri yansıyan ışın alınarak ayrıştırılması ile dinleme gerçekleşmiş olur.

Lazer ile Dinleme Yönteminin Avantajları ve Dezavantajları:

– Uzak mesafelerden dinleme yapılabilmesi ile fark edilme riski en aza indirilir. Dinleyenin kendi kirasını ödediği ve kontrolü sağladığı bir yerden yapılabiliyor olması dinleyene daha güvenli bir alan oluşturmaktadır.

– Modern ofis tasarımları çok katlı ve cam kaplı çalışma ortamlarına dönüştükçe daha çok tercih edilen yöntemlerden olmaya başlamıştır.

– Lazer sistemleri ve güç yükselteçleri gelişen teknoloji sayesinde piyasadan kolayca alınabilen uygun fiyatlı sistemler haline gelmiş böylelikle daha kolay tedarik edilebilmektedir.

İş yeri ve çalışma ortamlarımızda işlerimizi oldukça kolaylaştırmalarından dolayı teknolojinin getirmiş olduğu nimetlerden en üst seviyede faydalanıyoruz…

Öyle ki haberleşme ihtiyacının önemli olduğu, aynı fiziki ortamda bulunmayan iş arkadaşlarımız, yönetim ya da alt birimler ile bilgi akışının sağlanması gibi daha bir çok şeyi teknolojik cihaz ve sistemlerin üzerinden yürütüyoruz, bununla birlikte klasik diye tabir edebileceğimiz çalışma alanları ofislerimiz, sekreter ya da asistan gibi yardımcılarımızın odaları, aynı bina içerisinde bulunan, hizmet ya da temizlik odaları hatta hemen odamızın bitişiğinde bulunan bir başkasının deposu veya bir yan blokta bulunan iş yerine duvar komşuluğumuz ya da aynı sebepten dolayı alt ve üst katımızda yaşamlarını sürdüren diğer iş yerleri veya komşularımız, işte tüm bu kentsel yaşamın getirmiş olduğu yaşam tarzımızın ekmek teknemiz olan iş hayatımıza özellikle rekabet koşullarında haksız imtiyaz sağlayacak kişi ve kişilere ne kadar kolaylıkla bizlerin ve iş yerimize ait özel bilgilerin servis edildiğinin, hatta bunu kendi elimiz ile nasıl servis ettiğimizin farkında mıyız acaba?

İşte bu bilinçle klasik çalışma ortamı diyebileceğimiz bir ofiste bulunabilecek olan böcek (Elektronik Böcek) tehditleri ve bu şekilde çalışmasına imkan sağlayan diğer sistemleri görsel algımızda da yer etmesi için yukarıdaki görsel üzerinde işlenmiş olarak sizlerle paylaşıyoruz.

Çalışma odamızda sıklıkla karşılaşılan böcek tehditleri kabaca şunlar olabilir:

– Asma tavana gizlenmiş mikrofon sistemleri ile ses kaydı yapılabilmektedir.

– Tavan aydınlatması için kullanılan lambaların içinde bütünleşik olarak bulunan genellikle GSM ve Wi-Fi bağlantılı gizli kamera sistemleri ile görüntü kaydı yapılabilmektedir.

– Duman ve yangın dedektörleri içerisine gizlenmiş GSM ve Wi-Fi bağlantılı kamera ve mikrofon sistemleri ile ses ve görüntü kaydı yapılabilmektedir.

– Havalandırma içerisine gizlenmiş mikrofon sistemler ile ses kaydı yapılabilmektedir. (Bu sistemler bitişik odadan takılıp takip edilebilir olduğundan oldukça yaygındır.)

– Mobilya içine gizlenmiş her türlü sistem ile dinleme, takip ve kayıt yapılabilmektedir. (örnek olarak Ofis mobilya içleri koltuk, masa, dolap, saat, klavye, mouse, askılık, tv ve benzeri her tülü cihaz kullanılabilir.)

– Resim çerçevesi içerisine gizlenmiş kamera ve ses kayıt sistemleri duvardaki konumu itibari ile oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır.

– Promosyon hediyeler içerisine gizlenmiş sistemler ile takip ve kayıt yapılabilmektedir. (örnek olarak : anahtarlık, kalem, çakmak ve ofis için kullanılabilecek her türlü kırtasiye eşyaları olabilir.)

– Çiçek ve saksı içerisine gizlenmiş ses kayıt sistemleri oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır.

– Duvar prizleri ve soketler ile güç sıkıntısı yaşanmadan her türlü uzun dalga, kısa dalga ve GSM iletişimi sağlayan vericiler ile dinleme ve kayırt yapılabilmektedir.

– Zemin kablo döşemesi yapılırken fazladan hat çekilerek ikiz kablolama yöntemi ile dinleme ve kayıt yapılabilmektedir.

– Kalorifer boruları gibi ses titreşimini üzerinde taşıyabilecek bina alt yapı sistemlerinden bu sesleri süzerek kayıt ve dinleme yapılabilmektedir.

– Çalışma alanı cam ve benzeri dışa açılan noktalardan yönlendirilmiş mikrofon veya buraya gönderilen lazer sistemi ve gelişmiş kamera sistemleri ile uzak mesafe ses ve görüntü kaydı ve dinlemesi yapılabilmektedir.

Not: Bu sitede bulunan tüm bilgiler İnternet ortamında halihazırda bulunan açık kaynaklardan elde edilmiş ve yasa dışı dinlemeye karşı toplumu bilinçlendirmek üzere paylaşılmaktadır. Hiçbir suretle gizli ve kanun dışı bilgi paylaşımı yapılmamaktadır.

Mobil Teknoloji ve Cep Telefonu Haberleşme Sistemleri

Mobil haberleşme sistemleri gün geçtikçe hayatımızın içerisindeki rolünü genişleterek devam etmektedir, bu sistemlerin içerisinde; kullanım kolaylığı ile ve sağladığı mobilite imkanıyla şüphesiz baş köşeyi cep telefonlu şebekesi (teknolojisi) almaktadır.

Kablosuz ağ teknolojileri; zamanla telefon, telgraf, radyo ve bilişim sistemlerinde yaşanan gelişmelere bağlı olarak değişerek gelişmiş ve çeşitlenmiştir. Kablosuz ağların veri taşımak için kullandığı elektromanyetik dalga: kızılötesi, morötesi, gama ışını, x ışını, radar, radyo ışını dalgalarını içermektedir. Bu kavramlarla oluşan; kızılötesi iletişim, bluetooth, Wi-Fi ve GPRS gibi yeni teknolojiler gelişmiş ve uluslararası bazı standartlar belirlenerek kullanılmaya başlanmıştır.

Bunlardan: İEEE 802.11, Bluetooth, IrDA (Infrared Data Association), Kızılötesi, GPRS ve Wi-Fi standartları ve teknolojileri en bilinenlerdir.

Hücresel haberleşme ağı: radyo dalgası ile bölümlendirilmiş hücre adı verilen kapsama alanları kullanılarak mobil iletişime imkan sağlayan kablosuz ağ çeşididir.

Gelişim ve kullanım alanlarına göre beş (5) nesilde inceleyebiliriz.

Not: 5G (Beşinci Nesil) hariç tutulmuştur

Bunlar :

– 1G (Birinci Nesil)

– 2G (İkinci Nesil)

– 2.5G (2,5 Nesil ‘Geçiş için ara nesil’)

– 3G (Üçüncü Nasıl)

– 4G (Dördüncü Nesil)

1G (Birinci Nesil) Sistemler

1G (Birinci Nesil) Sistemler; yalnızca ses iletişimi sağlanmış analog sistemlerdir.

Hücresel telefon sistemi 1947’de ortaya çıkmış ve sınırlı frekansta birçok kullanıcı sistemlerin haberleşmesi geliştirilerek 1980 yıllarının başında analog tam dubleks FM (Frekans Modülasyon) hücresel mobil haberleşme sistemleri kullanılmaya başlanmıştır.

– ABD 1979 AT&T ve Motorola ile AMPS (Advanced Mobile Phone Services – Gelişmiş Mobil Telefon Sistemi)

– İngiltere’de 1985 Bitish Telecom ile TACS (Total Access Communication System – Bütünsel Erişimli Haberleşme Sistemi)

– Avrupa’da 1970 yılların sonlarında NMT (Nordic Mobile Telephone) teknolojisini kullanmaya başlamış ve 1981 yılında ise Türkiye dahil Fransa, Belçika, Hollanda, Macaristan ve Avusturya’da araç telefonu alt yapısı olarak kullanılmıştır.

2G (İkinci Nesil) Sistemler

2G (İkinci Nesil) Sistemler, 1G (Birinci Nesil) Sistemlerde yaşanan problemleri sayısal sistem kullanarak ortadan kaldırmış, böylece frekans band genişliği daha verimli kullanılmıştır.

Sayısal mobil iletişim sistemleri 1990 yıllarında kullanılmaya başlandığında 4 (dört) yeni standart ortaya çıkmış, CEPT (Conference on European Post and Telecommunications Standards Institute – Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü) tarafından GSM, TDMA, PDC ve CDMA olarak belirtilmiştir.

Bu standartlardan ülkemizde en yaygın ve bilineni GSM‘dir. İlk olarak 1980 li yıllarda GSM sistemleri kullanılmaya başlamış, hızla gelişmiş ve 1990’lı yıllarda tüm dünyada kullanımı yaygınlaşmıştır.

GSM ismi ‘Global System for Mobile’ kelimelerinin kısaltılmasından gelmektedir. Ülkemizde 1994 yıllarında kurulmaya başlanılan sayısal mobil iletişim ağında GSM standardı kullanılmıştır.

GSM Mimarisinde 4 (Dört) ana bileşenden bahsedilir :

– Cep Telefonu (Mobil Station – MS) : GSM iletişiminde kullanılan içerisinde sim kart barındıran temel iletişim cihazı.

– Baz İstasyonu Sistemi (Base Station System – BSS) : Cep Telefonu (Mobil Station – MS) ile sayısal hava ortamında, Santral Sistemi (MSC) ile veri hatları üzerinden bağlantı gerçekleştirerek bu ikisi arasındaki bağlantıyı sağlayan sayısal ve RF ekipmanlarından oluşan sistem.

– Baz İstasyon Kontrolörü (Base Station Controller – BSC) : Baz İstasyonu Sisteminin bir kısmıdır, kaynak yönetimini kontrol eder.

– Santral Sistemi (MSC) : Şebeke Anahtarlama Sisteminin bir kısmıdır, bu ekipman şebeke içinde ve diğer şebekelerle olan tüm anahtarlama fonksiyonlarını yerine getirir.

GSM şebekesinde bir çağrının aktarım süreci kısaca şu şekildedir :

– Abone mobil istasyona (MS-Mobil Station) ulaşır

– Ana istasyon alt sistemi (BSS-Base Station Subsystem) mobil istasyon ile birlikte radyo bağlantılarını kontrol eder ve Network alt sistemi (NSSNetwork Subsystem) mobil telefondan mobil ya da sabit telefonlara yapılan aramaları yönlendirir, mobil telefonun şebeke ile ilgili ayarlarını düzenler

– Mobil terminale gelen çağrı geçide (MSC-Mobile Services Switching Center) yönlendirilir ve Yerel ve ziyaretçi konum bilgileri (HLR-Home Location Register – VLR-Visitor Location Register) kullanılarak çağrı aboneye yönlendirilerek aktarım gerçekleşir.

2.5G (2,5 Nesil ‘Geçiş için ara nesil’)

2.5G Sistemler, ikinci nesil sistemlerin ses aktarımı temelinde çalışması sonucu, başta görüntü aktarımı olmak üzere veri aktarımını ihtiyacını sağlıklı olarak karşılayamadığı için, ikinci nesil (2G) ile üçüncü nesil (3G) arası bir geçiş sistemi olarak gelişmiştir.

Gsm sistemi üzerine aşağıdaki gibi teknolojik mimariler eklenerek kullanılmıştır:

– GPRS (General Packet Radio Service – Paket Anahtarlamalı Radyo Hizmeti ‘115 Kps hızda’)

– EDGE (Enhanced Data Rates in a GSM Evolution – GSM’in Gelişmesi İçin Geliştirilmiş Veri Hızları ‘384Kbps’ye kadar hızda’ )

– HSCSD (High Speed Circuit Switched Data – Yüksek Hızlı Şebeke Anahtarlamalı Veri ‘64 Kpbs’ye kadar’)

3G (Üçüncü Nesil)

3G ,Üçüncü Nesil sistemler çoklu ortam uygulamalarının yaygınlaşması ve hızlı haberleşme ihtiyaçlarının artması gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkmıştır ve aşağıdaki özellikleri desteklemektedirler:

– Paket bağlantılı hizmetler ve gerçek zamanlı görüntü aktarımı

– Çok daha iyi ses kalitesi

– Simetrik ve asimetrik veri alışverişi

– Çoklu ortam hizmetleri kullanımı

– Çok daha büyük kapasiteli ve geliştirilmiş frekans kullanımı

Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 3G teknolojisine ait standartları IMT-2000 sistemi ifadesi altında geliştirmiştir. Bu sistem ile kablosuz sistemler, uydu sistemleri ile mega, makro, mikro, piko hücresel mobil sistemlerin birlikte çalışması hedeflenerek paket ve devre anahtarlamalı veri iletişiminde 2Mbps’ye kadar veri hızı desteklenmiştir.

Üçüncü nesil haberleşme sistemlerinden UMTS (Universal Mobile Telecommunication System – Uluslararası Mobil Haberleşme Sistemi) ile paket ve devre anahtarlama sistemleri aynı anda kullanılarak yüksek kapasite veri aktarım hızına ulaşılmıştır.

4G (Dördüncü Nesil)

4G (Dördüncü Nesil) sistemler: 3G ,Üçüncü Nesil sistemlerde oldukça ilerleme kaydedilmiş olsada ses iletimi temelinde tasarlanmış oldukları için beraberinde getirdiği bazı erişim, hız ve kapasite sorunları yaşanmasını ortadan kaldırmak üzere herhangi bir yer ve herhangi bir zaman diliminde, her türlü iletişimin kurulmasının sağlanması amacıyla; veri temelli bir işletim sistemi olarak, geniş kapsama alanı ve yüksek veri hızı sağlayan paket anahtarlamalı yeni bir sistem olarak doğmuştur. 2010 yılı itibari ile kullanılmaya başlanmıştır.

4G (Dördüncü Nesil) sistemler ile tamamen ip tabanlı olarak kablolu ya da kablosuz iletişim sağlamaktadır. Bu sistemler LTE, WiMax ve WiBro standartlarını desteklemektedir. Mobil cihazımızla doğrudan internete bağlı olarak her an iletişim kurmamızı sağlar.

Dördüncü Nesil sistemler ile aşağıdaki hizmetler sağlanmaktadır :

– Önceki sistemlerde kullanılan standartlarla uyumlu çalışabilmektedir.

– IP tabanlı sistem, yeni servisler ve düşük maliyetle esnek kullanım sunmaktadır.

– Paket anahtarlamalı ağ yapısı ile gönderilen veri paketlerini güvenli olarak karşı tarafa ulaştırabilmektedir.

– Birden fazla ağ arasında küresel dolaşım sağlanabilmektedir.

– Hücre başına eş zamanlı olarak daha fazla kullanıcı kapasitesi için şebeke kaynaklarının dinamik kullanımı ve paylaşımını sağlamaktadır.

– Sabit mekanlarda 1Gbps, hareket hâlinde en az 100Mbps bağlantı hızıyla iletişim kurulabilmektedir.

– Çok hızlı ve sorunsuz bağlantı kurabilmektedir.

– Heterojen şebekeler arası yumuşak hücre aktarımı sağlanmaktadır.

– HD (High Definition – Yüksek Çözünürlük) görüntü aktarımı WiMAx veya LTE gibi teknolojiler ile yapılan yüksek veri aktarım hızları sayesinde mümkün hale gelmiştir.

Mobil iletişimin hayatın her alanına taşıması ve nesnelerle haberleşme yeteneğinin kazandırılmasını hedefleyen : yeni nesil sağlık sistemleri, enerji sektörü, akıllı ulaşım ve akıllı şehir sistemleri gibi birçok konuda yüksek hızda veri alışverişini destekleyen 5G (Beşinci Nesil) sistemlerine ayrı bir başlık altında kaleme alacağız.

Elektromanyetik Dalga, Frekans ve Frekans Spektrumu

Elektromanyetik enerjinin ortamda (hava ortamında) yayılmasına elektromanyetik dalga diyoruz. Bir başka deyişle: Enerji fiziksel kablo gibi ortam olmadan da (bir gidiş-geliş olmadan) bir noktadan diğer bir noktaya dalgalar vasıtasıyla aktarılabilir ve önceden belirlenmiş bir protokolle aktarılmasıyla ise karşılıklı bilgi aktarımı da mümkün olur. İşte biz bu alışverişi elektromanyetik dalgalar vasıtası ile yapıyoruz… Elektromanyetik dalgalar frekans veya dalga boyu ile ifade edilebilir.

Frekans ” f ” harfi ile gösterilir. Türkçe kelime karşılığı “sıklık” olarak Fransızca “fréquence” kelimesinden dilimize girmiştir.

Frekansın birimi: Hertz ‘dir, Hertz biriminin İsim Babası Alman Fizikçi Heinrich Hertz dir ve ” Hz ” şeklinde kısaltması kullanılır, Hz birimi diğer birimlerde de olduğu gibi; her bin katı için sırasıyla, kilo Mega, Giga, Tera olarak belirtilir.

Bu kapsamda:

Bin Hertz = Bir kiloHertz (1000 Hz = 103 Hz = 1 kHz) Bir milyon Hertz = Bir MegaHertz (1000000 Hz = 106 Hz = 1 MHz) Bir milyar Hertz = Bir GigaHertz (1000000000 Hz = 109 Hz = 1 GHz) Bir trilyon Hertz = Bir TeraHertz (1000000000000 Hz = 1012 Hz = 1 THz) şeklindedir.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-3.png

Bir olayın, birim süre içerisindeki tekrar sayısına; o olayın frekansı denilmektedir.

Örneğin saniyede bir kez salınan bir salıncağın frekansı 1 Hz’dir.

Aynı şekilde : Birim zamanda gerçekleşen tekrar sayısı ya da belli bir zaman periyodunda gerçekleşen tekrar adedi olarak da tanımlayabiliriz.

Formul olarak f =1/T ( f: frekans, 1: tekrar adedi, T: periyot-zaman) şeklinde ifade edilir.

Buna göre: Uygun devre ve sistemler ile bilgiyi taşıyan protokolü belli olan taşıyıcı sinyalin (elektrik enerjisinin) antenler vasıtası ile boşluk ortamında elektromanyetik olarak yayılması ve yine ortamdan toplanılarak tersi işlem ile bilgiyi elde ederek haberleşmenin mümkün kılınmasını sağlayan elektromanyetik dalgalardır diyebiliriz.

Elektromanyetik dalgaları frekanslarına göre sıralarsak elektromanyetik frekans spektrumunu oluştururuz.

Dalgaboyu ile frekans arasında ters ilişki vardır. Frekans arttıkça dalgaboyu küçülür Örneğin 1 GHz’lik dalganın dalgaboyu 300 milimetre iken, 1 MHz’de dalgaboyu 300 metredir. Düşük frekanslarda taşınabilen bilgi miktarı azdır.

Yüksek frekanslarda ise bilgi miktarı artar ancak dalganın yayılım alanı daralır.

Yapılacak haberleşme şekline göre farklı frekans bantları tercih edilir.